8 Mayıs 2012 Salı

Kariyer = Modern Kölelik

Uzun zaman oldu yazmayalı. Benim, ülkemin ve dünyamın başından neler neler geçti.

Çok sık yazamıyorum doğrudur. Okuyan var mı onu da bilmiyorum, her ne kadar toplamda 300 küsur ziyaret olmuş olsa da. Bugün yine bir konuda içimi dökeceğim, kim okumak isterse ona; belki de bu yazıyı okuyacak olan gelecekteki bana.

"Mutlaka bir blog açın!" diyordu okuluma gelen İK uzmanı; "Blog sizin gerçekten yaşadığınızı, araştırdığınızı ve değerli bir kişi olduğunuzu gösterir."

Fazla uçlarda dolaşmadığı sürece siyasi görüşlerimizden de bahsedebilirmişiz, zira bu da düşünen ve olayları irdeleyen bir kişi olduğumuzu gösterirmiş.

Ne zamandır şirketler için yaşıyoruz? Ne oldu da bir yandan gereksiz zor bölümümü bitirmeye çalışırken kendimi bu iş edinme karmaşası içinde buldum? Kadıköy Anadolu Lisesi'ne yeniden girmiş olsaydım, bu sene tekrar mezun oluyordum. Lisedeki ilk günüm dün gibi gözümün önünde halbuki.

Efendim konuyu fazla uzatmadan ve ajitasyon yapmadan sadede gelelim. Kariyer sitelerinde şirketler özensizce koydukları staj ilanlarıyla sözümona "nitelikli" stajyer arıyorlar. Niteliğin ne demek olduğunu anlamış değilim. İş hayatında ortalamanın, belli kısıtlamalar altında da olsa bitirilen bölümün önemi olmadığı; kişinin kendini nasıl geliştirdiği ve ne projeler yaptığı önemlidir denir hep. Bu kariyer siteleri, benim güzel ve yalnız bölümüm gibi pek fazla bilinmedik bölümleri kafadan eliyorlar. Büyük şirketlerin çoğuna kapımız daha mülakatta şansımızı gösterme fırsatı yakalamadan kapanıyor böylece. Geriye kalan iki seçenek: Orta ve küçük ölçekte şirketleri araştırıp birebir temasa geçmek veya tanıdık -eski ifadesiyle torpil- bulmaya çalışmak.

Birebir temas her zaman tahmin edildiği gibi olmuyor. Bu durumda da genellikle kimse sizinle muhatap olmuyor. Olanlar derdinizi çoğunlukla anlamıyor, anlayanların da durum işine gelmiyor. Kısacası buradan da başarı elde etmek genellikle mümkün olmuyor.

Tanıdık olayı daha da felaket. Sanki öğrenim hayatımızda hiçbir çaba göstermemişiz de bütün her şeyimiz bu staja bağlıymış gibi bir pozisyona düşülüyor. "Tanıdık .. kişisi çok sevdiğimiz bir kişi olamsaydı yapmazdık da işte.." ile başlayan cümleler tanıdığı övmek amaçlı mı stajyer adayını yermek amaçlı mı belli değil. Her ne olursa olsun insanda şevk bırakmıyor.

Bir arkadaşımın dediği gibi: "2. sınıf olsak daha küçüksün derler almazlar, son sınıf olsak şimdiye kadar niye tecrübe edinmedin derler almazlar."

Farkındaysanız şimdiye kadar anlattıklarım sadece staj bulma çabalarından ibaret. Stajın niteliği, kişinin ihtiyaçlarıyla uyuşup uyuşmadığı gibi konular ikinci üçüncü hatta sonuncu planda kalıyor. Tüm bunların sonunda da ülkemizde neden işsizlik düşmüyor, nitelikli eleman neden çıkmıyor deniyor.

Düşünün; bu anlattığım sadece staj. 1 aylık, çoğu öğrenciye hiçbir şey katmayan - çoğu zaman da bizim katmadığını sandığımız - kısacık süren ve firmayı bağlamayan bir tek staj. Bunun için bile canımız çıktığı halde mezun olduktan sonra başımıza gelecekleri tahmin bile edemiyor ve yazımın sonuna doğru tekrar belirtmek istiyorum: Kariyer = Modern Kölelik

Neden en büyük hayalim bir şirketin bilmem kaçıncı seviyede konumuna gelmek olsun ki? Neden hayatta en çok bunu isteyeyim? Ben seçtiğim sektörlerden birinde işimi düzgün yapabileceğim bir uzmanlık alanım olsun istiyorum sadece, daha fazlasını değil. Hayatta benim için daha önemli şeyler de var; insanları mutlu etmek, güzel bir yuva kurmak, ülkemin gelişmesine katkıda bulunmak gibi.

Bu serzenişlerle dolu yazımı pek sevgili J. D. Salinger'ın Catcher in the Rye romanından Holden Caulfield'ın sözleriyle bitiriyorum:

"Life is a game, boy. Life is a game that one plays according to the rules." "Yes, sir. I know it is. I know it." Game, my ass. Some game. If you get on the side where all the hot-shots are, then it's a game, all right — I'll admit that. But if you get on the other side, where there aren't any hot-shots, then what's a game about it? Nothing. No game.

Not: Eğer beni blog yazıyorum diye işe alacaksanız nolur almayın sayın İK müdürleri, olur mu? Yüzüme bakın, beni tanımaya çalışın ve öyle alın.

0 yorum:

Yorum Gönder